Tatildeydim, kafamı derin yastıklara gömüp şehrin tornasından, kornasından ve zontasından uzakta, İsveçli turist Stafenberger modunda, adalarda, modalarda.
Birde aşka yeminliydim, tatilin en doğal olanını hücreme kazıma maksatlı.
Tatil köyünün kusurunu, güneşin bulutunu, denizin cilvesini bile okumamaya maksatlı.
Canavarlığın böyle bir kuluçka dönemi vardır, bazen pençeni, testereni ve usturanı gömersin. İstanbula dönüşte dişlerimi takacak ve çok canlar yakacak bir vücudun tesisi için.
Kendimi yakıyordum ki bir siyah gölgenin hışırtısı karıştı denizin ninnisine. Akşamki animasyonumuza davetlisiniz...
Nadasa girdik diye, insanlara nezaketten geri kalmak bizim yabanımızda yazmaz. Hayhay dedim karartıya, ses tonundan endamını şekillendirme gayretleriyle. Turizm öğrencisi, gözlüklü, sezonluk işçi, Türk, tıknaz, çoknaz bir kadıncık etiketi belirdi hayalime. Sağlama yapmak dersin, gözümü açtım ve karşımda adı bende saklı bir siyahşın duruyordu. Beklenmeyecek kadar samimiyetle,
"Sana dedim istakoz."
Çoğu seviye adamı bu hitaba yazıldığınca kaba bir mana yükler, ama bazen kimin söylediği ne söylendiğinin önüne geçer: Samimiye, şiiriye, candaniye veya bana göre aşka davet desibeli söyle bir bedenimi deldi. Kadını kadın yapan erkeklerin intibası değilmidir a dostlar...
Bu teatral duruşa bir yetenek sergisi gerekirdi. Diklendim, horozlandım, gözüne seyirdim gözümü:
"Anladık deniz memelisi"
Aslen biologmuş, romanlar okurmuş, favorisi gecenin karanlığı.
Gösterisini yaptı, tatil köyü animasında brodway edası, surdibinde anne karanina...
Kadınlar ne der bilirmisiniz, seni çoktan seçtim, gayrısı hikaye, masama oturdu, gecenin ayrıntısında
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder