Günler yoğun. Gündüzler mesai, akşam sefai, ne dedim kendime: biraz gez akrabalara git, göremediklerine helalliğe.
Pendiğe vurdum otobüsü akşamın sekizinde, vardım dokuzuna.
Pendik.. Yanıbaşındaki köylerin şehir'e armağanı. Dna'sında köy, yerleşiminde şehir olan yer. İzlenimlerimi yazdım bu gözle. Pendiğe dair.
Birkere ilçenin kuruluşunda bir köy imecesi coşkusu var. Pendiklilerin gözünde pendik, P ile başlayan başka bir şehir: PARİS. Öyle bir coşku, öyle bir heyecan.
Girişte PENSİAD Var, Pendik sanayici ve işadamları derneği. Ama iyiki Pendik iş adamları ve sanayici derneği değil, kısaltması mor olurdu.
Bir şans oyunları bayii, her tür oyun ve her türlü genişlik, imkan ferah var, çok ciddiyetli ve porfosyonel. Ama içine dikkatli bakın bir dumur patlıyor. Ekmek fırını koymuşlar bayiinin içine.
Köy - türbe alışkanlığı bir kahvaltı marketinin ismine yansımış. PEYNİR BABA.
Bir pastane girişinde hesaplı fiyatta pastaların resimleri. 15 çeşit var, 1 tanesi pahallı. Soruyorum şundan ver diye, cevap, sadece pahallısından kaldı. Pendik ucuz pastayı yağmalamış, adı pasta olduğu için.
2 adımdan biri internet kafe, 2 adımdan biri simit sarayı, 2 adımdan biri ucuzluk pazarı. Diyorum ya, köyün kente hediyesi.
Ve çocukluğumdaki ziyaretlerimin cuma namazı camisi. Önüne mermer yapmışlar, banklar, bir havuz, sosyalleştirmişler camiiyi. Tanıyor, selamlıyorum camiiyi. Ve bana özel bir an:
Tam havuzun önünden geçerken havuzun fıskiyesi dikleniyor, selamımı alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder