Allah saçmış bizi, şöyle bir etrafında dönmüş ve kopmuşuz ondan sevdalarca.
Ona olan aşkımız bu yüzdendir, bütüne giden zerreleriz aslında, yol; bakıldığında çok kısa, bizi orada bekliyor şemali-yücemiz, ama biz çok ufağız, birde ufalanmışız.
Bizler birbirimizle kaynaşıp ışıltılı bir dere olmuşuz berabere akan, beraberliğe yatan. Birimizin hayali birimizin düşü olmuş, birimizin yumuşağı birimizin taşı. İşte dere olmaktandır bu alt üstlük, bu tepe düzlük, bu karmaşalık, bu küslük. Tabandan göğe yer değiştirip duruyoruz, ya pozisyonen, ya ruhen ya manen. Dere dedikya.
Bu sabah benimle aynı tekneye binen Şahika da, ki pırıl pırıl ağdalı bacakları, topuz yapmış kızıl saçları, bronz yüzü, 170 boyu, straplez bluzu ve kadınlığı-duruşuyla bu derenin özeli, ama benimle beraber savrulmuştu, sadece biraz daha fazla çağıldıyordu, bazen ben bazen o.
Kimsenin bilmediği körler hamamının hizmetlisi Cenap'ta bu derenin bir çağılı, gözleri ama, toplumdan uzak ama, hiçbiriniz ve hiç birimiz onun kadar ruhen bedenen temiz olamayacağız, çünkü Cenap kör, gözleri ama, ve bulanmıyor hiçbir günaha, ne senin kada, ne benim kada. ( Cenap "R" leri söyleyemiyor. Ama bu amada bir çakıl bu dere-ırmakta.
Sonra bilmem hangi holdingin sahibi Nizamettin de yıkanır bu ırmakta. Sırf arabalarının bakımı 20 bin, sırf bahçesinin otu otuz, hatta hep yıkanmak ister bu ırmakta, ama nizamettin de adından anlaşılacağı gibi, nizamın bir eri, gitsede geri geri, yüzsede geri geri, dere aktıkça gelecek beri beri.
Mustafaya geldi sıra, dereydi , ırmak oldu, şimdi sıra Akarsuda, neden mi? Aslında dere amMa, ben kendimi o kadar Allah yakın görmek büyüklenmesindeyim kii; cuuup diye atlıyorum, miniminnacık dere bile bana akarsu gibi gözüküyor. Vallahi dere billahi dere ama, şimdi Nil mi diyelim, Amazon mu diyelim,
Hadi olmadı Sakarya.
Bata çıkadur insanoğu, bu derede yıkan dibe batmadan, varacağın yeri anla ve hesapla, ve daha ne diyeyim:
ONA GÖRE...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder