Yanacıklarından dolayı, küçüklüğünden adı kalmıştı portakal olarak. Heppimizin çocukluğuydu yaşadığı. Saçını halı yapan anne, aysonunda son kurşununu atan baba. Dede, nine, dayı, hala, dada hepsi aynı koğuşun domuzcukları cinsinden.
Evrilmesi lise 1 çağlarında oldu, diğer kızlar fena halde haset, diğer erkekler portakala hasret. 160 larda boyu, ama endam bildiğin uzay yolu. Çok havalıydı çoook, rüzgarı estiren cinsten. Bir dönemde 15 erkekle çıktı, haftalık devirdaim, o kadar hovarda, o kadar yukarda.
Portakal artık okumayı ve adam olmayı çoktan geridönüşüm sepetine bırakıverdi. Artık nereden türediği belirsiz bemve çocuklar, ışıl ışıl merso boylar, folvolu koboylar, arada bi tanesinin lemboru bile var, her gece çıkmalarda portakal.
Cinsinden önce cinselliğini tanıdı, artık nefes alıp bırakmaktı geceler, sonunda nişanlanır gibi oldu bir derebeyi fitch'i ile ama o bile 2 günü devredemedi, o kadar cinselliğe özne portakal, istiyor da istiyor.
Sonunda bir cildiyeciye, ordan cinkoloğa ve piskoloğa, hatta cintonik hocaya, bütün kapıları sektirdi ama bulamıyordu vantuz gibi yapışan cinselliğe ilaç. Hatta bir dağ köyünde anasıyla transmisyona yada moda deyişle arınmaya bile gitti, ama orada da orman güvenlik elemanlarına kırdırdı çırasını, yuh demeyin sizede bulaşabilir.
Birtek portakal dirilikli elmacık yanakları değişmedi. Ve sırra kadem, üsküdarda bir fetişist hoca buldu çaresini. Portakalı soy, başucuna koy.
Anlamadım dedi portakal necla, meyve terapisi mi acaba?
Yok dedi hoca, şu kızarık yanakların etrafta cinsi cazibe eyledikçe, erkek hormonu çekmeye ve kadın testoranın, restorana dönüşecek bilesin dedi.
Hormon önleyici şapı verdiler serumla, gitti portakalın turunç yanakları, bitti cinsellik devinimi, arasıra istemedi değil canı portakalın ama her insan kadardı. İnsanlığına kaldığı yerden devam etti eski portakal kızımız. Muhasebeci oldu....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder