18 Nisan 2016 Pazartesi

KIRMIZI IŞIKTA BEKLEYEN CENAZENİN HÜZNÜ

Hayattan ne alabildi, ne verebildi. Belkide eşitlikle bitirdi maçı.
Arkasından ağlayanların gözyaşları eğer toprağını ıslatacak kadar yağdıysa, belkide galipti. İsmini, şerefini, namusunu, intibasını bırakabildi sadece, ama hepsi soyut, hepsi soyut, kimsenin işine yaramayacağı aşikar.

Bazen şen kahkahaları tavanın sıvalarını döktü, bazen iç karartısı güneşi söndürdü, ama 25 bin tane günü bir ömüre sığdıran azınlıktandı, belki onbeş, belkide beş.

Ölümden bahsedildiğinde kendi kendini tartardı, şimdi bir omuzlarda tartılıyor, acı çığlığa karışıyor, çığlık çığlığa.

Ölümün kuşları onu son zamanlarda çatılardan gözledi, belki anladı, belki kayıtsız kaldı. Ama ölmeye kayıtsız kalamadı.

Ahh işte dostlar, bu kadar yığın soru ve belli belirsizlikler onu bekliyorken, bir cenaze arabasında kırmızı ışığın sönmesini bekliyordu, bu ilahi komediye acı acı gülümsedim. Sanki üzülmeli miydi yattığı yerden, yada dünyaya gülmeli miydi, bırakta artık gideyim dercesinden?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder