Satış...
Özünde kendini satabilmek, yani dikkat çekicimi dersin, fark yaratıcı mı dersin, herkezi oyuna katabilen mi dersin, öyle biri olmak sayesinde bu sonsuzluğa giden sarmaşığa tırmanıyorum.
Bu uğurda bazı atraksiyonlarım ve yaşanmışlıklarım varki, kaydadeğer olanları paylaşarak size bir demet vereyim mi?
Son 15 yıldır yatağa yatar ve deliksiz uyurum. ( Deliksiz uyumayı -yatağında bir kadın olmaksızın yatma- şeklinde niteleyen iğrenç esprilerimde olmuştur. ) Tek istisnası ise 17 ağustos depreminden 1.05 saat önce sebepsiz uyanışım. Pencereden baktım, dışarıda şeytani birşeyler oluyor yorumu yaptım. Resmen banyo apdesti ( kıyamet alışkanlığım ) ve bir sigara ile uykumu çağırdım. Uyumayı başardım. Sonrası malum.
Lisede kızlara karşı sadece bir amfibiyendim. ( İlgisiz alakasız varyasyonsuz karşıcins. ) Ama ne olduysa üniversitede oldu. Pijama ve eşofmanı erkeğin erotizmi sanan ben, ve tek aşkı futbol olan ben; kozamdan çıktığımı ve karşı cins için en arzulanan karşı cins olduğum aşkına kapıldım. Dar ve uçuk renklerde giyim, kapalıçarşıdan aldığım bir laptop çantası atası çanta, saçlarını felsefi tarayan, arayışlardaki ama güvenilir melankolik. Resmen ve resmen filmlerde resmedilen bir romantiğe döndüm. Ha birde üstüne ölüm matemi taşıyan bir karşılıksız aşk yaşadığım tarihten sonraya denk gelmişti ya o hallerim. Feminal görünmüyordum kesinlikle ama feminal bir esansı feminlere yayan bir egzotik fenomene döndüğüm yorumunu yapabilirim. O zamanlardan kalmadır başharfi kadın olan her yaradılmışa karşı kazanılmadan kazanacağımı hissettiğim değil bildiğim özgüven. Bide doğuştan ruhüstünlüğü denilen şeye sahip olup, maneviyatta dövdüğüm bir paslanmaz kılıcım varya kınımda. Bu imajımı asla sexiyete dökerek, kaba tabiriyle redi tu giv kızlara basınç şeklinde uygulamadım. Mustafa olmak feci sorumluluk, getiriyor, bilmem belkide geçmiş hayatımdan ders almış bir ruhun sonucu mudur nedir? Bunun neresi satış diyeceksiniz.
Kendi geçmişinindeki kendini doğru anlatabilen kaç kişi var hayatınızda?
Bir keresinde kurbanlık aldığımız bir koyunla iletişim babında mee leme diyaloğum oldu. O huysuz hayvan çıkarttığım taklit seslere öyle bir tepki verdi ki, ancak fantazi-gerçek arası ecnebi filmlerinde görebilirsiniz. Bugün bile ağladığım bir şekilde koyun beni ya annesi zannetti veya aşık oldu, çünkü pencereden bile aşıp yanıma geliyor ve koltuk altıma sığınıyor, adeta uyuyacak derecede rahatlıyordu. Onu olağanüstü terbiye edebilir, onu insanlaştırabilir hatta konuşturabilirdim 2 yada 3 cümle, çünkü beni seviyordu, ve benim istediğim her karakter olabilirdi. Benim ise en devanası zaafım; beni seven her canlıyı sevmek kaderinde olmam. Koyun kesildi ama ben yemedim, bu şekilde sevgisine karşılık verebildim, oysa o muzip varlık kendisinden yememi isterdi, neden, çünkü beni sevmişti. Merak etmeyin bundan sonra kimseyi sevemeyeceğim için sizi yemem...
Birkaç uçuk yaşanmışlıkla sizi inanmayacağınızı bildiğim derelerde sulamak gerekirse:
Küçükken cin gördüm.
Bir cin karısı bana musallat oldu, ama erkeğiyle sessiz diyalog içinde bu kıskançlığının gereksiz olduğunu izah etmeye çalıştım ama dinlemedi. Bir noktadan sonra ise bende onu cinlemedim zaten.
Mahalle maçımıza duvarlara ilanlar yazarak taraftar toplamaya çalışmıştım, fotokopi makinesi yokken olmuştu bu hadise. " büyük maç....Ataryemez-ömerhayyam...../..../198....saat 19.00
6 yaşında traktör kullanırdım ama sadece direksiyonel bazda ve köyde.
Bir keresinde bir maçta bir çocuğa öyle insafsız bir çalım attımki, ayıptır söylemesi çocuğun kolu kırıldı. Düşerken elini yere paraşüt yapmaya çalışması sebebiyle. Tabi 8 yıl sonra benim kolumda top oynarken aynı yerden kırıldı ilahi adalet bazında. Severek katlandım.
Severek katlanıp okuduğunuz için sınırboylarından müteşekkirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder