Zihnimin ekran koruyucusunda hep çocukluk fotoğraflarım akar. Hani o hayatı öğrenirken müthiş bir enerji açığa çıkarya ilkadımlarımızda. Onların flaşları öyle yükseklere patlamış, hala daha dünyaya o zirveden bakıyorum.
Osmanbeyde fotoşipşakçı ilkokula kayıt fotomu çekmişti. Saçlarım o dönem daha kumralmamıştı, bildiğin sarışındım işte.
Öğretmenimiz Nebile hanım, osmanlı, saygının zirvesi olarak baştacıma kuruludur. Kanser illeti onu 3. sınıfa başlatamadı. 3. sınıf biterken o da melek oldu ve uçtu.
Çatıdan koşup bir telin üzerinden aşacaktım. Ama ayağım tele, kafamda betona değdi. O çınlama sonucu eftal hastanesinde doktor babama; sabaha kadar açıldı açıldı, açılmadı gitti demiş. Ben açıldım açılmasına ama beynim hala çınlar, bir sol pazumda çiçek aşısı, birde çınlamam kaldı.
Kediler, sessiz tanıklarım oldu. Ajdanın dişi kedisi bizim mahalleye atanmıştı, adı duman'dı. Mahallemiz 3 senede kedi guantanamosu oldu. Tüm huylarını öğrendim, kedi mizacı edindim, genelde sessiz miskin keyifçi ama aç veya tehlikedeysem, nükleer tepkiler verebiliyorum.
Tarzan çizgifilmi her perşembe akşamüstüydü. O zaman bu meretin cd si olsa, otuzmilyon satardı. Şimdiki dünyada en son teknoloji ve pazarlamayı biraraya getir, 30 milyon satsın, dile benden ne dilersen.
Öğretmenimin bana verdiği Kahraman köpek romanı ilk okuma armağanımdır, bir bayandan aldığım ilk hediyedir. Ordaki köpeğin maruz kaldığı eziyete sulusepken ağladığımıda bilmezsiniz siz.
Ablamı ve mahalleyi büyüten 3 tekerlekli yeşil bisikleti, tavanın en arasından bulup, parçalayan enerji, ya benim başarım yada metalin yorgunluğu.
Birde çeşitli karakterler var bu ritüelde. Akbaba, hacıfatmaaanım, allahlık mehmet efendi, horoz mehmet, kedi metin, sostete erol.
Yahu çocukluğumu verin de kısa keseyim.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder