Günlük hayatımıza bakalım ve miğdemize ağrılar saplayan bütün bileşenleri test edelim istedim. Kutuplaşmalardan uzak olanları: Mesela kürt-laz, yaşlı-genç, yada en klasik çekişme olan gelin kaynana ikileminden maada.
Bizim birinci burulma sebebimiz; geçmişteki hayatımızın şartlarını zorlamamız ve bulamamamız. Eski paralar, eski anlayışlılık, eski hoşgörü, eski saygı, eski paylaşım, eski mahalle, yada biraz daha özele inersek; eski Kemal, eski Nuran, eski . . . . . , eski şubu. Bu sendrom'a kısaca, kaşık-tencere paradoksu diyorum. Yani eskiden tencereye 3 kaşık dalardı, şimdi en az 10. Bu sendrom ilerde boş kaşık olarak ta adlandırılabilecek.
Bir diğer toplum sendeletici madde ise, ki ısrarla vurguluyorum, eskiden kadınlar vermek için çok naz ederlerdi, şimdi konu çok kolaylaştı, iste versin durumu var. Erkekler kolaya, erkekler pervasızlığa, erkekler kalitesizliğe koşutlandı. Bu durum genel kaliteyi en dip sınıra yaklaştırdı, şu halimle bir kaç girişim yapsam bana bile verecek bir sürü kadın var, şurada, otobüs durağında, yada en yakın çevrenizde. Ama erkek kalmadı piyasada, öyleya, avcı erkekler besleme olursa ekolojide tersine işlemez mi?
Bir diğer sosyolojik konu ise, mutlaka bir gücün yakınında yeralarak var olabilme kriteri. Bu durumda, siz siz olarak değil, siz kime yakınsanız siz o şekilde saygı görüyorsunuz. Herhangi biriiseniz hiçkimse muamelesi görüyorsunuz. Bu kadar basit.
E naadır konu başlığım, bir takım gelişmelere aşırı bağımlı olma psikolojisi. Mesela döviz hareketleri, mesela dış siyaset, mesela piyasadaki genel hava, mesela hava durumu, mesela resesyon. Zamanla bu etkenler hepimizin ruh ve beden koşullanmasının beyni oldu, artık moralimiz bu etkenler ile hareket eder hale geldi. Beynimiz spekülasyonlar ile doldu, söylemler beyin oldu.
Bu konu başlıklarından hareketle, sizde çevrenizdeki gelişmeleri daha iyi gözlemleyebilirsiniz, kendinize göre. Bakkalların kapanması, kız çocuklarının erkenden ergen olması, yakalanan uyuşturucu partileri, gizli veya resmi kumar rakamlarındaki büyüme, cinnet cinayetleri, intihar edenler, yada çevrenizde artan gözyaşları...
Ben bile kendime ne kadar güvenebilirim konusunda kendime güvenemiyorum. Ki ben, yani mustafa, yani yaşayan son mehir. Birgün buradan size seslenirken, -ey elalem artık takvayı geride bıraktım, kollayın kendinizi der isem, o an elinizde ne varsa beni öldürmekte kullanınız. Sonra kendinizi, kısaca: Dünya bitmiş demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder