Şu adalar varya, sanki göktaşı atmosferde parçalanmışta, her biri adalar denilen sefazen lokalleri oluşturmuş. Aynı özelliklere sahiplik, insanı demoğrafyası, beledik düzeni. Aynı zamanda İstanbulun tarihinin gizli garsoniyer evleri gibi, istemsiz birer çocuk taşır herbiri. Yassıada, ruhban okulu, o manyetizma, o tsunamik mistizm. Mezarlığa ve panayıra bünyedir aynı anda. Adalarla anılan hatıra ise, ya ilk aşık olunduğumuz kızı oraya götürme, çalılarında vahşi öpüşmeler ve beyond'u, yıkanma amaçlı denize dalma, el yakan ekmeği az daha pahalıya alma, yolda bölüp yeme, karnımızda ağrıltılar, tenimizde kuruyan tuz, istanbula göç hazırlığı, vapur telaşında sürtünmeler, vapurda kendini lansman ederek popstar tohumluğu manzarası, kadıköye uğrarsa yol uzaması, eminönüne geçerse mutluluğun zirve yapması.
Babam götürürdü adalara, hem pazar hem hava pürüzsüz hemde 30+ ise. Oradaki rum ermeni papazdan çekinirdi, plajda değil ıssız yeri bulur, çıplak kadınlarla haram suya girmeye set çekerdi. Ama nedense bizi görür ve eklenirdi yanımıza şu babamın belalısı çıplak kadınlar. O anlarda lefterin yer aldığı maçlar başlamaya başlardı ve toparlanırdık. Zaten adalara ilk adımlarımız ezana yetişme sprinti ve serinletici abdestlerdi. İlkemiz baştan belliydi yani. Dağ ve patikalarda çekirgeleri rehberlik ederdi sandaletlerimize. Suyun altında gözümü açmayı ve bilahare görmeyi başardığım başarımın ardından turuncu palet aldım kendime ve 18 yaşıma kadar taktım çıkardım.
Rumermeni gençler kumru gibi kurlardı birbirlerini. Şimdiki raynacıların ataları kabul ederim bunları. Sevişmeleri anlık, gizli, tutku ve benlikleri egolanmıştı. İstanbul yığınlarını görmezden gelirlerdi. ama nedense pazar günleri ego satmak için evde oturmaz ve sevişmezlerdi.
Adalar defaten gittiğim, ilk fırsatta gideceğim, dizi dizi inciler olup, dul ama pek neş'eli birer elfrenleridir, hayatı durdurmayı başarabildiğim.
Sizin adanız hangisi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder