Beynim, yani birikimim bu mecrada sizlerin ellerine bıraktığım şeyler. Yüce takdirlerinizle.
Bir milyon emekle arz'a sunulur şu insan. Doğumundan ölümüne, duygularından, icraatlarına, yüzbinlerce merhaleden sonra, bir mezar taşı olarak dünya defterini dürer.
En azından kabristan önünden geçerken yaşadığım dalgalar böyle.
Aslında çok basit olabilir duyguların yansıması. Basit olduğu oranda etkili. Bütün filmlerin ana teması, yada seyrettireni de budur. Duyguların basit ve etkili verilmesi.
Edebiyat ise, söz söyleme sanatı. Evet bütün yönleri, hikayesi, sunumu, gücü veya karizması, işin bütününün özü edebiyatın sadece söz söyleme sanatı olması. Burada, bir mezar taşının oluşumundaki merhaleleri bloglaştırdım.
İlkokul fotoğraflarım, sünnetlik anılarım, diplomayı aldığım ışıklı anlar, ilk sevgilinin dudağındaki gizem, uzaylılar, futbol, askerlik, iş, ekonomi, devrimler..Daha neler neleri bu sayfalara sığdırdım.
Ama beynimde bir yanma, bir tükenme, bir ezilme hissediyorum, çünkü müthiş zorladım ve zorlandım. Bir neslin türünü devam ettirmesi için, çiftleşme anında bütün yaşam enerjisini harcamayı göze almış yaşam formları gibi.
Belki ürettiklerimden yeni bir nesil dünyada varolur diye. Yuhalanmayı yada alkış tutulmayı da gördüm. Sağol Nüzeyyen, sağol selma, sağol isimsiz kahraman.
Yeni bir yazı dalgası yakalama durumunda, mezar taşını parlatmayı sürdüreceğim, üzerine karlar yağsada.
Ve işte basit ve ifadesi kuvvetli bir mezar taşı yazısı:
DUR YOLCU İŞTE OKUNDU EZAN
AHRETİNİ GENÇLİĞİNDE KAZAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder