27 Temmuz 2011 Çarşamba

Şahadet

Ne kaldı günahların tahsiline, ne kaldı kavuran ateşe, ne kaldı istikbale?

Hayatımızın tek manası Ramazan, arınma, değişim, kutsalma manileriyle geliyor.

İçim bir hür, günahlara dolu bavulu bastırıp basırıp kendimce ağzını dikişliyorum, artık kilitler patlarsa bilmem.

Dileğim, şahdetimin atmosfere karışsın, bir buluta değsin, bulut ağırlaşsın, yağmura zaten yetmez ama en azından sis olsun, bir kaç tene değsin.

Bendeki esinti 2 kişinin hafızasına değerse, bir ten abdest alsa aralarından, bir iftarın uhdesine erse,

Mustafanın bavuluna bir el atsa....

Allah kabul etsin sevgili müslüman kardeşlerim, Allah dostunuz olsun....

25 Temmuz 2011 Pazartesi

"KIYAMAM SANA" LI PİDE

Ramazan öncesi son kuduruk yazı:

Fahişe mesleğine saygı duyarız biz erkekler. Fahişelik bir bağıştır karşılıklı. Alan da veren de fahişesidir hayatın....,

Fahişeliğe duyduğumuz saygının temelinde bir güvenlik valfi yatar. Evdeki kadınımız, hayatımızdaki kadınımız, yada yerine hiçbirşeyi koyamadığımız kadına karşı bir geri tepmedir fahişe alternatifi. Bir intikamdır. Bir geçici hevestir. Bir yenilenmedir.

Asıl kadınımıza karşı bir tehdittir. Masum bir tehdit. Çünkü fahişeler yüzde 90.90 daha güzel bir kadındır. Daha kullan at bir kadındır. Daha kolay içinden çıkılabilir bir manzumedir. Yerine göre hatta, daha insaflı ve merhametli bir kadındır fahişe.,

Çünkü evimizdeki kadın bizimle hayatı, fahişe ise anı paylaşır sadece. Fahişe karşılığını verir paranın. Kendine sunulmuş bedenini kiralar. Akdini yerine getirir. Aklını yerine getirir. Fahiş bir fiyata, yani saçma bir yüksek para ile fahişelerle anı paylaşırız biz erkekler. Kapılan yanılır fahişeye. Her kadın bir fahişedir ya, fahişe bunun üstte kaymak tutmuşudur.

Yani evdeki kadının bazen ortaklığa aykırı hareketinden, yada biz erkeklerin maymın iştahından da kaynaklansa, fahişenin maddi cezasını biz erkekler, manevi cezasını ise kadınlar çeker. Çok mu muamma?

Değil.

Fahişeler keskindir. Fahişeler otoriterdir, fahişeler risk alır, fahişeler; besin zincirinin en üstünde yer alır. Aynen aslan gibi, aynen köpekbalığı gibi, aynen kutup ayısı gibi. Aslan payını fahişeler yer toplumun. Parasal, içgüdüsel, ve hatta prestij gibi unsurların -arslan payını- fahişeler yer. Vucudunu ve bazen hayallerini çoğunlukla geleceğini verir mesleğine ve karşılığında aslan payını alır. Yapılan iş ile gelirin açıklaması bu bağlamda özetlenebilir.

Her kadın ve hiçbir kadındır fahişe.

Bugünlerde fahişeye başka başka isimler yakıştırılmaktadır. Orospu, hayat kadını, eskort, konsomatris, telekız, motor, yok daha ne isimler ne isimler. Yani her toplum kesimi kendi inanışlarına göre dikip biçmişler fahişe kavramını. Oysa çok basit, fahişten gelme: FAHİŞE.

Bedenini görsel olarak sunan kadında, yani manken fotomodel de fahişedir. O meşhur güdüye hitap eden her kadın fahişedir. Diskoda çılgınca dansederek ifade eden kadın da fahişedir. Genelevde ev kızı gibi siftah bekleyende. Diyorum ya; meslek başlıbaşına. Sektör birbaşına.

Nasıl ki her sevişmenin içgüdüsü farklı farklı ise aynen parmak izi gibi, hepsinin sevişme temposu, hepsinin oluş anı, hepsinin zamanı, hepsinin ortamı farklı farklı ise, bütün bu değişken dinamikleri bedeninde söndüren fahişe saygıyı hakeder bence.

Bütün kötü hayat yaşayan kadınların en gizli ifadesi "keşke fahişe olsaydım" tümcesinde saklıdır. Hatta bazen "ben istesem neler neler yapardım" söylemi de fahişeliğe atıftır. Bu lafı etmeyen kadın ben tanımadım, içinden geçirmemiş kadın tanımadım, hatta fahişeliği bir tehdit olarak algılatmaya çalışmayan kadın olmamıştır.

Gemleri su üstünde tutan suyun kaldırma gücü varsa, her kadını fahişelikte tutacak kadar sevişme içgüdüsü her toplumda vardır. Yüz kadından 99 u mutlaka bir erkeğe sokulmak isterse cevabını olumlu alır. Seviyesi ne olursa olsun. Fahişeliğini yapar.

Beni ne mühendisler ne doktorlar istedi lafının temelinde gizli fahişelik yatar.

Herhangi bir yüzük yada gönül bağı olmayan her özgür kadın -dikkat edin- mutlaka fahişelik yapar.

Bu toplumsal açılımdan sonra, konu başlığım ile ilgili sonuç paragrafına geçiyorum.

Fahişelikte sadece bedensel su çekimi kanunu öncesinde bir muhabbet faslı geçer. Fahişe konuyu kendi mecrasında tutarak erkeğe bazı etken-edilgen konulardan bahseder. Onu kendine yakınlaştırır, kendini farkettirir ve arzulattırır. Uzaklık bağını çözer, ve bedenine odaklar. İster başına gelen talihsiz olaylar, ister kaderin onu bu yola itmesi, ister siyaset politika, ister klip moda,

Fahişe en sonunda kendini dişileştirir ve muhabbeti sks boyutuna çeker.

Sevişilir olur biter.

24 Temmuz 2011 Pazar

Ayrılık Acısı NAHHHHH Geçer....

Yutopik bi aşk sanılgısında yaşıyoruz. Artık kişisel söylemlerimizde -emesen ler fayzboklar twitler ve daha adını bilmediğim bir sürü kimliksizlik yerine geçen belge var.

Ve işin tuhafı tüm bu uydurma şahsiyetlerde nedense hep tarihte yaşamış efsanelere özeniş gözüme çarpıyor. Çoğunun çoğu, battal gazilere, seyid çavuşlara kubilaylara fatma ninelere halide ediplere öykünüyor.

Saklı kimliğin özleyişi bu olsa gerek.

Ben bu fotonlarla, elektronlarla, veri akışları ve sanal uyuzluklarla uğraşamam. Benim kimliğim yıpransada sahici. Benim 1300 sanal arkadaşım yok, 20 tane saklı kimliğim yok. Ben Yeri göğü yakan adam'ım sadece, Adamım sadece.

Ve benim aşklarım var, onların aşkını tadamasamda. Ben hep başkaları için yaşadım, bu zamanda bu kimlik aynen boğazın en nadide yalısı gibi, çoğunun gözüne, çoğunun götüne batacak. Güzelliği görmek isteyene ise tüm kullanım hakkını verecek.

Ben halen daha ilk aşkım yalıköylü esrayı unutmadım, unutsam ne diye geçerdim evinin önünden 2 kere sebepsiz?

Ben halen daha ihanetin tanrıçası Siyahşın'ın yaşattığı sevimli anlarımızı, fransızca öpüşleri, ilk yatalaklığımı unutmadım. Unutsam ne diye yoldan geçerken onun apartımanına bakayım ki.

Ben halen daha boşvakitlerimin en asil oyuncağı Söylem Teyzeyi unutmadım. Unutsam nasıl onu eşiyle gördüğümde içimden sonsuza dek mutluluk dileyebirim ki?

Ben halen daha ilk elini tuttuğum ve sevgi akımında titrediğim Elif'i ( Allah rahmet Eylesin ) unutmadım ki. Unutsam nasıl ona sevgimi sunmadığım için kaderine etki ederek onu ölmekten kurtarabilirdim'i düşünebilirim ki?

Ben halen daha :::'ı unutabilirm ki. Beni sımsıcak gülümsemesi ile sahillere bırakan meleği. Unutmasam nasıl onun bir gün denizden çıkacağını bekleyebilirim ki?

Ben halen daha nasıl nathalia'yı unutabilirim ki, ay ışığında kadının nasıl göründüğünü hayatıma çivileyen? Unutsam Kiev'in hava durumuyla neden ilgileneyim ki?

Ben halen daha Nüzeyyeni nasıl unutabilirim ki, herşeyini bana vermeye hazır direnişin askerini? Unutsam nasıl eski telefon edişlerine ne cevap vereceğimi bilmemenin salaklığı beni güldürebilir ki?

Ben halen daha nasıl krizlere gebe kaldığım :::'yı unutabilirm ki. Her 18 martta şehitlerini bir başka andığım ilin kızını.

Ben halen daha nasıl Bn. Diazemi unutabilirim ki, içimdekini okumada en profesör kadını, unutsam ona nasıl nasıl olduğumu ve ana ayrılış sebebimizi mail atma isteğim olsun ki?

Daha bir sürü yaşanmamışlığım var, ama yaşlanmaya başladım, sizi elbette unuttum yada unutacağım, merakta kalmayın.

Mustafa'nın ayrılık acısı NAHHHH geçer çünkü....

gÜLME YÜZÜME

Şimdi sen ne kadar geçmişi tırmalayıp, kan akıtsanda, be aşkın yüzü kutsaldır diyeceğim. Bu uğurda zararı-kaybı çek diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar maddi-manevi yıkımlarından bahsederek geceyi yuvarlasan da, bu senin tercihindi, yıpranma payımı göze alarak konuş diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar dünyaya 1 kereliğine geldim desende, doğacak güneşleri de hesaba ekle diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar seviştik, ne kadar yakın olduk, ve ben yandım desende, o gecelerin ateşini bir de bana sor diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar senden başkasıyla yaşayamam desende, ben dolar 1700 lira oldu diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar arkadaş kalalım dersen, ben de o kadar arkadaş olmadığımızı ekleyeceğim.

22 Temmuz 2011 Cuma

ŞEBEKe ÇARŞI

Kimin isyankar, kimin asi ruh kimin delikanlı kimin protest, kimin ....


olduğu belli oldu.


Çarşı efsanesi bir hint masalı olarak literatüre geçti.

Çarşı iade işlemi tamam. Makbuz no 867553

21 Temmuz 2011 Perşembe

YENİDEN FENER, HER ZAMAN FENER, SONSUZA KADAR FENER

Ulan çakallar sürüsü, haysiyetsiz domalıklar, eli daşşağında yobazlar.

KUTSAL DEĞER FENERBAHÇEDEN ÇEKİN ELİNİZİ, ÇEKİNNN, ÇEKİNNNNNNNNNNNNNNNN.

Bize şikeci demeye yaftanız yetmez, haysiyetini zaten yetmez.

Neden son ana kadar şampiyonluğu kaçırma endişesi yaşadık, söyleyin ulan..

Neden 17 maç kazanmamız zülfünüze dokunda darlanbazlar?

Attığınız son dakika golleri bile yetmedi, tanımsız golleriniz bile yetmedi bize.

Biz güneşli günlerin çocuklarıyız, gölge etmeye cürmünüz yetmedi, yetmeyecek.

Davul sülalesi, sinekli çakallar ordusu;

Kupayı iade ettiniz de size şerefinizi iade eden oldu mu?

Ulan üreme tohumları. Uzatmayın.

Hiç bir zaman Fenerbahçe olamayacaksınız....

18 Temmuz 2011 Pazartesi

ÇARŞI'da dolaşım :))))))))

Abbasağada sıradan bir cumartesi. Beşiktaş gurubu çarşı sohbet toplantısı yapıyor. Ben de vakit bolluğundan dolayı katıldım ve 20 dakika dinledim. Korkunç komikti...

Önce dün gece gördüğüm rüyadan bahsedeyim. Ihlamurda 10 kadar fenerli bağırıyoruz. Sonra çarşı gurubu bizi taşla sopayla bıçakla kovalamaya başlıyor. Biz tam da ıhlamur kasrı seviyesinde kaçarken, bir bakıyorum ki 1000 civarında fenerli ağaçlıklara saklanmış ve elleriyle bize "sus" işareti yapıyorlar. Çarşı bu tuzağa balık gibi yakalanıyor ve etrafı amansızca çevriliyor. Benim o anki düşüncem: Çarşıyı bi güzel eşşek sudan gelene kadar dövülecek ve hepsinin beyni yumuşayacak. Oysa Fenerbahçe rüyada bile çok büyük. Hemen bir forum ortamı kuruluyor, ve çarşı ile Fenerbahçe anında konumlarını tartışmaya başlıyor. Dahada enteresanı şu: Bizi kovalayan 100 kişi forum başladığında 10 kişi sayısına düşüyor.

Önce Alen konuştu bu forumda. Çok moralsiz izlenimi verdi. Adeta nişanı atacak bir nişanlı konumundaydı. Herkesi uyardı ve "sadece kendi sorunlarımızı dile getirelim başka takımlara karışmayalım" mesajı verdi. Fenerbahçeyi dile dolamama konusunda katılımcıları uyardı. Oysa dervişin zikri ve fikri asla ayrı olamazdı.

Aynı çarşı internet sitesinde trabzonu şampiyon ilan ediyordu, ne zaman: Fenerbahçe içeri alındığında. Sonra birden dalga çarşıya vurduğunda bu kutlama mesajı ortadan kalktı aniden. Oysa aynı çarşı başka klüplere benzemediğini, asil olduklarını ve eşsiz olduklarını anlatıyorlardı. Yangından mal kaçırma bu olsa gerek. Başkasına boynuz parlatırken boynuzun altında kalmak bu olsa gerek.

Sonra çarşının askeri spor yazarı Zeki demirkubuz diye biri asıldı mikrofona. Diğer takımlardan "renkliler" diye bahsetti. Oysa onlar değilmiydi, Fenerbahçenin tüm rakiplerinin rengine giren? Gökkuşağı gibiydiler yakın zamanda. Trabzona bile yalvardılar "bizi yenin" diyerek.

Oysa onlar değil miydi; Topu galatasaraya son dakika teslim eden. Oysa onlar değil miydi papermoonda yemek yiyen. Oysa onlar değilmiydi son maçta bursalı olupta tarihini satan. Oysa onlar değil miydi Rizeye yatıp bursayı küme düşüren. Oysa yüzlerce defa onlar değilmiydi renkten renge giren?

Elbette tarih balık zekalı onlara göre, zekasızlara göre.

Sonra söz taraftara döndü. Bir tanesi çıktı ve dedi ki: Biz kupayı teslim ettik, Fenerbahçe 1 gram delikanlı ise Şampiyonluk kupasını geri versin. Aklınca blok oluşturmaya çalışıyordu.

Sonra üzerinde sarı lacivert renkler olan bi renk körü aldı mikrofonu. Kupayı iade ederek temiz kaldıklarını belirtti. Oysa kupayı iade etmek tam bir şark kurnazlığı olup, kendi kendini tatmin etmenin bir şeklidir. Kupayı iade ederek namusu şerefi iade ediyoruz manası çıkar ortaya. Tabi kartal gözü ile başka bir görüş ortaya çıkıyorsa bunu bilemem.

Basını suçladılar, federasyonu suçladılar, digitürkü suçladılar, hükümeti suçladılar, fenerbahçeyi suçladılar. Klasik.

Şerefli ikincilikleri şampiyonluğa tercih ettiklerini vurguladılar. Demekki 2<1.

Sonra 2004 yılında 8 puan ilerden kaçırdıkları şampiyonluğa geldi sıra. Çingene lucesku, türkiyeye gelmiş en şerefli hoca oldu. Cem papila eyyamcı olmadığı için suçlandı, yani şerefli biri olduğu için. Oysa cem papila sidiğine kadar beşiktaşlı.

Bu çarşı zaten bir ara kendi kendini kapatmıştı, sonra yeniden resetledi kendini. İş epey acayip oldu.

Bir sakin cumartesi abbasağa parkında böyle acayiplikler yaşandı ve bitti.