30 Ekim 2010 Cumartesi

Nahide motelde CUMCUM eğlencesi

Fakirim, çaresizim, düşünüyor ve üretiyorum fantazilerimi..

***

Sosyetenin kabesi Nahide motele hoşgeldiniz ulu cemiyet. Taşpınarlar, mermerciler, çapalar, ertekinler, dereliler, deresizler, denli densiz, çaplı çapsız bütün sosyete, jeti, seti, vede yandaş sosyete, CUMHURİYET BALOSU'na hoşgeldiniz.

Ooo, Nurettin hasman beyfendi hızlı başlamış geceye, özben hanımla bacak omuza seansı yapıyor, özben hanımın üzerinde kedi kız kostümü var sperm geçirmez, sırada götü bacağını açmış ayşegül hanım bekliyor, viski getirin nurettin beye, havai fişek patlatın şerefine.

Amanda aman, eran bey, sosyetenin 70li genç kızı ender hanımefendiyle yakınlaşmış bile, ender hanımın üzerinde bayrak motifli straplez var, eran bey bayrağa saygı duruşuna geçmiş bile, tüfeği esas duruşa çekmiş, koko getirin eran beye, dicey, sende koko şale türü bişeyler çal.

Aaa, feryal hanıma bakar mısınız, puket adasından melez zenciler getirmiş, en kısası 20 santimlik, elinde mızrak, silah zoruyla bu gece bütün sosyetik hanımlarımızın sırtını morartacakmış, duyduğuma göre 10 kere üstüste orgazm yapmadan bırakmıyormuş bunlar, hooop bir, hoop iki, derin ve yosuna kaydı bilem, hadi molada şu aslanlara mesir macunu yedirin de, cemiyeti paspas gibi silip dursun ayol.

27 Ekim 2010 Çarşamba

AFFET

Kişiler, içine yerleştirilmiş kişilikler...

Ne kadar gün yaşamışsam o kadar günde beni kandıranlar oldu.
Ben hariç herkes bana yalan söyledi, yalan oldu.

Çocukken misketlerimi, çalışırken haklarımı, severken aşklarımı gaspettiler.

Midelerine oturdu, oturdukları yerde kaldılar.

Belkide ahirete inançları yoktu, belkide adalete.

Adaletin sahibi belli, adaletin eşanlamlısı belli; HAK!

Hakla batılı ayıramıyorlarsa onların suçu ne?

Allahım affet onu ve onları...

KÜÇÜK DÜNYAM KÜÇÜK MUTLULUKLARIM

Hayat gailesi beni o kadar minimize eyledi ki, artık kaybolmaya yüztutmuş değerler sınıfına dahil oldum. Bunda hiçkimsenin suçu yok.

Allahın sevgili kulu olmaktan dem vururdum, çevrem bunu kabul ederdi hatta hiçbir baskı ve tehdit altında olmaksızın.

Dünyanın günleri öyle bir geçiyor ki artık, sanki kalın bir romanın sayfalarını pırrrr diye elinizden geçirircesine. Yani okunmadan, yani anlaşılmadan, yani hafif bir temas sadece.

Oysa bu yaşadığım ömür beni ben yapan değerlere ihanet kabul edilmeli mi diye düşünüyorum. Ailem, okulum, çevrem, dinim-ahlakım, yada beni 9 ay istirahat ederek dünyaya getiren sevgili annem dahil.

Dünyaya bir çocuk getirebildim sadece, bir tane daha borcum var, borçlardan fırsat bulabilirsem.

Tabi bu durumda çevreme, yani yarışa benimle beraber başlayanların durumuna bakmam gerekiyor.

Tek farkım var, onuda söyleyeyim, küçük mutluluklarım sadece.

( çay-sigara,lahmacun, satış yapmak, film seyretmek, maç seyretmek, karımla dalga geçebilmek, birde geçmişe özlem, gibi )

26 Ekim 2010 Salı

YENİ Bİ TANE GÖNDERİN

Ezeli ve ebedi düşmanım "kadın cemiyeti" bana bir savaşçı daha gönderdi ama boyaları çabuk döküldü, rektifiye edip aynısını tekrar gönderdiler, bu sefer arıza yaptı, su kaynattı, yolun kenarında bıraktım, kurt çakal parçalamasın diyerek üzerini kum çakıl karton ve sair malzeme ile örttüm, görünmesin diye hafif çukurlak bir yere bıraktım.

Bana yeni bi tane mümkünse nano teknolojik, elektrikli, buharlı, dizel, güneş enerjili, nükleer, turbo, 4x4, yani bütün donanımlara sahip bi model gönderin.

Bütün denemelerinizde beni üzemediniz yine, beni devre dışı bırakamadınız, beni paslayamadınız, benim çarkımı yamultamadınız. HİÇ BİŞEY YAPAMADINIZ...

Çalışın da gelin be.

:):):):):):):):):):):):):):):):) = :(

ER KİŞİLERE DEDE KORKUT'TAN SEVİŞME ÖNERİLERİ

Görende beni sevişmeden duramayan bi yiğit sanacak, yok anam yok...

Kadının sevişme sinyali gözündeki şevkat billurudur, aslında sana acımıştır, kozası delinmiştir, bi iyilik yapar sana ve kendine. Her sevişecek durumdaki kadın sevişme potansiyeline sahiptir, hatta zatta; ahlak, hijyen, ten uyumu, kültür farkı yada yada soğan kokusu bile ayrıntıdan ibarettir. Bu yüzden Er kişi niyetine daima sevişmeye hazır olun, hazırlıklı olun. Şevkat billurunun ne zaman bulutlardan ineceği belli olmaz.

Kadına yaklaşma durumu zuhur ettiğinde mutlaka 5 bölgeden birine odaklanın. Baldırı, belinin yanı, arkadaysanız gerdanı, ensesindeyseniz nefesinizle yanaşın, birde kulağı. Burada tercihlere saygı duyarım, ayak topuğu dahil.

Kadınları sevişmeye hazırlamanın kuralı nemden geçer. Nemden nemalanmak istiyorsanız, ateşinizi dengeli harlayın, ani ateş sonucu terdir, ama sihirli aşkın kuralı nemdir.

Kadını sevişirken kuralsız bırakmak ana temadır. Kadın bazı kurallar koyarak sevişme harekatını pasifleştiriyorsa, bu kurallara hemen atıfta bulunmayın, kadın denen varlıkta kural yoktur, sadece ne yapılmak istediğini size anlatıyordur, bu kuralları yerle bir etmek için sistemli çalışın,

Şefkat billuru buharlaşana dek devam eden aşklar, ve mutlaka sevişme sonrası bir espri, ve 3 dakkalık bir kadına sarılı kalma seansı ile sevişmeyi çelikten bir kale haline getirebilirsiniz.

Ah bir de DEDE bu dediklerini yapabilse....

25 Ekim 2010 Pazartesi

YES CAROLİN

Öyle bir geçer ki zaman...

Mevcut TV dizisinden hareketle yorum basayım dedim.

Carolin vakası üzerine. Ailesine bakan bir kaptan var, her ne kadar denizde geçen sürede insanlıktan uzaklaşmışsa da, burada bir cemile bir kaptan ve bir carolin mevcut.

Carolin yengeyi oynayan Wilma Elles aslında oyuncu filan değil, almanca bilen bir hatun, dışardan alman aktris getirmek zor olur diye oynatıyorlar yosmayı. Çom çom güzel bir hatun olmadığınıda söyleyebilirim, ben kadın uzmanıyım, bilen bilir.

Dizide herkes önden şartlanma yöntemiyle captana, caroline geçirtip geçirtip duruyorlar, öyle ya cefakar cemile, siğünün keyfindeki kaptan ile camının keyfindeki Carolin. Dağılan aile, dram üstü bindirme dram, toplasan iki gram.

Kaptan, tek tip Türk aile klişesine göre; mutlu olması gereken, ailesinin odağında dönüp duran bir efe olmak zorunda. Cemile çocuk doğurmak ve doğurtmak, çocuklarda okula gidip gidip gelmek zorunda. Bu çemberin dışındaki bütün olaylar haram ki haram.

Ama gelinde şu sahtekarlığa bakın ki, bu dizide kuraldışı hiçbirşey olmasa ve herşey mecrasında akıp gitse, bu diziyi seyreden olmayacak, bu diziyi bekleyen olmayacak bu diziyi ipleyen olmayacak. Demek ki herkes SAHTEKAR.

Bu teşpitten sonra değinmek istediğim nokta ise, diziyi izleyen ben gibi, sen ve sizler gibi, sahtekar izleyici ordusu gibi, başka başka noktalara değineceğim. Metaryalist noktalara, şeytani kıvrımlara, iç ve dışbükeylere..

Kaptan cemileden 4 hamlede 4 çocuk sahibi olmuş. Cemile güzel kadın, beyoğlunda gezerken baktırır hatta ovdurtur kendini, ama dizideki cemile artık garanti dışı kalmış, ezik ve büzük bir kadın. Bu tarihten sonra kadın olmaya kalksa ne yazar, belki belki Gönül yazar.

Kaptan ise açık denizlerde full oksijen depolamaktan, tekdüze yolculuklardan, dünyayı gezip ama sadece gezip tozamamaktan ötürü tam bir sağlık ocağı. Gürül gürül, ne odun dayanır ne kömür.

Zaten gemicilerin en az mastürbasyon yapanı kaptan olur, açık denizde yapacak başka ne sosyal aktivite var ki ( Asosyal aktivite aslında )

Bu kaptan kardeşimiz, Cemile ile ömrünü tamamlayacak, 5 ayda bir nasısın cemile, iyiysen yat cemile bana bi gerdan at cemile, dur kalkma, yarım dakka çok cemile, al sana kaptanın seks hayatı, al sana sönük bir şenlik ateşi. Zaten cemile hobba bi karı olsaydı 4 tane doğurmazdı, kaptanı boynuzlu deniz canlısı yapardı, kaptana yelken çekerlerdi, değil mi ama?

Haliyle bu konuyu benim gibi derecelendirecek şahıs göremedim, ele gelecek kadar bile bu konuda konuşan olmadı, sahtekarsınız oğlum hepi,niz sahtekarsınız. Kaptanın yerinde olsaydı herhangi biriniz, ya puşt ya ibne olurdu çoğunuz.

Ben burada dizi senaryosu yazmıyorum, ama abartmamak şartı kaydıyla, vede besleyebilecekseniz, yada eylenebilecekseniz, veya es diyebilecekseniz

"YES CAROLİN"

diyiyorum.

Caroline kalkan bıçaklar kırılsın, hepimiz Carolinciyiz, Carolin yattığın yatağın saten çarşafı olayım, topluma kafamı sokayım..


Mustafa MEHİR

22 Ekim 2010 Cuma

Bn. DİAZEM'in Hikayesi

Günlerden sıkıcı bir gündü, haziran ve yaz temalı. Beklenen arkadaşlar, aşklar, heyecanlar ve sair malzeme; sıcaklığın vermiş olduğu tavsama neticesinde yerini başıboş bir aymazlığa, coşkusuz bir dinginliğe ve sarısız bir laciverte bırakmıştı.

Bn. Diazem ise bu kayıtsızlıkta kendine farklı oyuncaklar, farklı içdışlıklar ve farklı eğlenceler medetiyordu. ( umma hastalığı )

Bn. Diazemin hayatta en büyük beklentisi, adındaki Sinir hapı benzetmesinden yola çıkarak, sinirini ve vücudunun diğer asabiyetlerini çıkarabileceği bir oyuncak sahibi olmaktı. Açlıktan çok, kadınlıktan çok ve sosyaliteden çok, sinirini dışa vurması ve pekmezini çıkaracağı bir hınç duymaktı amacı. Yani ne istediğini bilmez bir uçurumdu aslında. Gelgelelim, bu adını koyamadığı tuhaflıklara bir karşılık olabilecek unsur ne ise onu yakalayacak ve ıska geçmeden kemirecekti.

Bu siniri ile ilgili farklı hekimler ona çare bazında bazı teşhis ve tavsiyeler sundu.

Aşırı zayıflığın verdiği kansızlık
Gizli şeker
Geçmiş travmalarını atlatması için yunus balıklarıyla yüzmesi
Her sabah uyandığında bebek sesi dinlemesi
Sosyal ve aşksal ortamlara girmesi
Orta yaşlı bir yaşlıyla evlenmesi
Çocuk bakıcılığı
Acil servis hemşireliği
Çocuk doğurmak.

Bu gibi uzayıp giden reçetelerden gınası gelen Bn. Diazem, sonunda her sabah bebek sesiyle uyanma uygulamasını makul gördü. Ama zamanlı zamansız bebek sesi onun psikolojisinin "loji" sini aldı ve daha çok psiko oldu.

Acil servis hemşireliğine başladığı gün ilk hastanın kendisi olması sonucu günlük yevmiyesini tedaviye yatırdı, ilk günü son günü aynı güne yerleşti.

Yunus balıklarıyla yüzmesi 2 gün için onu idare etti ama, balıklı mayo giydiği için onu dişleyen bir yunus sayesinde bu tecrübeyi de tavanarasına saklamak zorunda kaldı.

Huzur huzurevinde diyerek yaşlıbakıcılığı işine soyundu, bu konuda tam gaza basacaktı ki, yaşı 37 lerde olduğu için genç-yaşlı psikojuna düştü, zira bu yaştakileri bilirim, iki adet küme arasında gidip gelmek insanın sinirini bozar, hele bn. diazem sözkonusu ise. İşi bıraktı.

Çocuk bakıcılığı zaten yapamazdı, zira yıllar ona bir çocuk hediye etmediği için onun gözünde bütün çocuklar potansiyel suçluydu. Düşünce bazında kaldı Bn. Diazem.

Artık sinirden saç dökme hallerine gelmişti, hergün bir tutam saçını yılların tsunamisine feda ediyordu Bn. Diazem.

Sanal dünyanın kapılarına dayandı sonunda. Herşey bir tık vasıtasıyla elinin altında bitiveriyordu. Sanal yaşadım sanal devam ederim diye karar verdi. Zira en son denediği onu gençliğinden beri kollama davranışı olan mühendis Arif bey ile de yapamayacaktı. Hakettiğine yada haketmediğine inanamazken.

Kendi dünyasındaki sinirsel boşlukları doldurmak için sinir uçlarını yakma fikri çaktı birden kafasında. Sinir uçlarını yakacak en tesirli ateş AŞK ateşi olacaktı hesapta.

Kime neye nasıl niçin aşık olabilirm diye düşündü. Sanal alemde her ihtiyaca cevap verebilecek türden bir olanaklar silsilesi vardı. Tıkla, tanış aşık ol, işler terse giderse cancel. En iyi seçenek.

Önce arkadaşşaklık sitesinden kara boğa rumuzlu bekar bey'e tıkladı. Karaboğa malatyalı kürt ve 47 sinde sicim gibi delikanlıydı. Onunla Sultanbeylide buluştular. Karaboğa onu elinde bir demet kır çiçeği ile bekliyordu. Saçları boyalı siyah ama yan saçlarını tepesine yapıştırmış, porofilodan emekli bu bey aynı zamanda taksi durağı işletiyordu, eh orta derece geçimi sağlayabilecek bir alternatifti kendisi. Her konuda anlaştılar ama el ele tam yürümeye başlamışlardıki: Baba bana para ver diyen 7-11 ve 17 yaşındaki üç genç ile karşılaştıklarında bazı hayaller yıkılıverdi. Düttürü dünya.

Bn. Diazem artık solgun hayalleri ve rengi kaçmış yastığı ile karşı karşıyaydı. Bu kadar deneme ve zar atışını müteakiben artık bir tek alternatif kalmıştı. O da günü birlik ilişkilerle eyleşme. Fakat bunu kendine yapamazdı, günü birlik ilişkiler sadece birer zaman geçirme oyuncağıydı ve onun fazla zamanı kalmamıştı. Denedi denedi denedi, takii yıllar 2030 ları gösterene dek,

Sonunda anladıki, hayat onu bir deneme gemisine bindirmişti, zaman su gibi akıp geçti bu teknenin altından, ne ayrıldığı eşi, ne gençlik hülyaları ne sanal arkadaşları ne düşüp kalkmaları, hiçbiri ama hiçbiri esas hükmünde değildi, sadece deneme yanılma araçlarıydı. Kendi kuyruğunu kovalamakla geçmişti hayatı Bn Diazemin.

Bayan Diazem ile ilgili 10 bin tane hikaye yazmayacağım, ara sıra "deneme" türünden yazarım, aslıyla uyumlu olsun diye. Bu arada bu hikayem kendisine ilaç mahiyetinde ve sadece bir hoşluk olsun diye yazıldı, öfkesini kontrol altına alsın ve kutu kutu Diazem içmek yerine, Bn. Diazem olmak yerine, denemelerle solmak yerine, hayatındaki denemelerle boşa geçecek bir 20 senesi daha olmadığını anlatabilmek için.

Sinirden anlaması zor diye bu hikayeyi açıklamayla bitirmek uygun oldu.

Mustafa Sinan MEHİR

21 Ekim 2010 Perşembe

FOREVER YOUNG

I look my appearence sometimes, and know what the years track. Then the comparision occurs.

The definitions stay meaningless besides the face expression, especially me.

In general, the times say; you are at the age you are feeling, but, the main thing is the soul, the main thing is which the soul says...

This is not a basic closing, this is the beginning of many many starts.

As the time goes by, MSM always play on his own way...

Günaydın

İşte bir sabahın çekmeköyü, ben ve bulutlar, meteorlojist balon, istikametsiz uçaklar. Veda eden güneş, yerine dublörünü bırakarak, nede tembel güneş, mayısta gelecekmiş brezilya'dan.

Rengarenk tırlar, vahşi kamyonlar, soğuk çatılar ve uğultu, deniz uzakta, taa şilede, ona da günaydın ama, duyması pek mümkün değil.

Şu anda kutuplarda mayalanmakta olan soğuk hava kütleleri, eski dilde alçak basınç merkezlerine de günaydın. Kavuşacağımız aşikar.

Sabah nizamında toplanan böceklere de günaydın. Bütün gün çöpü, çerçiyi havalandıracak ve işlerine yarayanı götürecekler, vergisiz selamsız.

Bilmem emekliliğine 2457 gün kalan arşiv memurlarına da günaydın. Ömürlerini arşive atan hafta sonu bir kadeh rakı ile ömürlerini günyüzüne çıkaranlarada..

BİR TEK SANA GÜNAYDIN YOK.

20 Ekim 2010 Çarşamba

KURBAĞALIDERE KOKTEYLİ

Taa aydos tepesinden kızıltoprağa kadar olan bütün evlerin katı sıvı ve yumuşak atıkları bilimum evsel atık dönüştürülmeden kanala bırakılır. Farklı sanayi bölgelerinden, ki bunlara gıda dahil, sucuk imalatı, hayvan yemi atıkları ve diğer seçkin malzeme eklenir. Çeşit çeşit insanların taze organik atıkları yol boyunca bu kokteyle katılır, hayvanlar dahil.

Hazırlamış olunan karışıma yol boyunca hayvan ölüleri eklenir, malzemenin beklemiş olması tercih sebebidir ve kokteylin besin değerini arttırmaktadır.

Yaklaşık 20 km boyunca zenginleşen bu karışımın artık mayalanma zamanı gelmiştir. Bu işlem için yeşil kurbağa heyetinden mütevekkil gurmeler piyasa öncesi değerlendirmeyi ve gerekli testleri yaparlar. Kurbağa gazı denilen sıkılaştırıcı etkilerini kullanarak kokteyle son halini verir bu heyet.

Adnan, haldün, yavru adnan, taze sermaye hakan, marsık rejkart, biseksüel ayhan, hamamcı baroş, helvacı, ve bu eşsiz kokteylin devamlı müşterileri olan ergun, kurdeşen, ateş ünal, fatih biladerler, jorjette haci, ve diğer cimconik mason davetlilere kepçe kepçe içirilir,

SON 10 YILDA OLDUĞU GİBİ.

19 Ekim 2010 Salı

KADIN OLMAYA KARAR VERDİM

Dünya sallanmalarıyla meşhur, çünkü yapısında var, içi erimiş kayalar dışı yumurta kabuğu, sadece 80 km ortalama kalınlığında, aslında yumurta kabuğundan daha ince.

Bu haller sonucu insan tabiatıda bu sallanmalardan etkileniyor ve üzerinde durulamaz, bina yapılamaz, tesis kondurulamaz hallere dönüşüyor.

Yazının başlığını okuyup ta benide bi haller aldı düşüncesine kapılan olmasın, dünyada direk kalmadığı için, ahirevi envantere "adam" olarak işlenmişim. Dahada ötesi fişlenmişim.

Bu kadın düşmanlığı denilen mevhumda beni "daralanda linç eden" kadınlara karşıdır sözüm.

Kadınlığı beceremediğiniz için kadın olmaya karar verdim. Artık derdinizi dermanınızı ilahi katmanlara söylersiniz. Çocuk ta doğuracağım, cilve de yapacağım, adamın ömrünü yemeden ayakta tutacağım, en güzel kadın ben olacağım, en ana, en şevkatli, en aşık, en cenneti hakeden, en paylaşımcı, en namuslu, en sanatsal, en şık, en görsel, en doğal, en ama en ama en ama en kadın

BEN OLACAĞIM.

Pabuçlar çıkacak dama fırlatılacak....

13 Ekim 2010 Çarşamba

KALPTEN YEMEK TARİFLERİ

YANIK YÜREK TARİFİ

BİR-İKİ AY ISLANIR, İYİCE YUMUŞATILIR SİRKELİ SUDA, SONRA TUZA SONRA ATEŞE BASTIRILIR, İYİCE YAKILIR VE İÇİ DIŞI PİŞER, MAYDANOZLA SERVİS YAPILIR.

KALPBASTI

KALP ÇIKARILIR VE İYİCE DÖVÜLEREK KIVAMA GETİRİLİR. tERSYÜZ EDİLEREK İÇTEN HAŞLANIR, BİDAHA TERSYÜZ EDİLEREK DIŞTAN HAŞLANIR. HAŞLANMIŞ KALP PARÇALARA BÖLÜNÜR VE MERMER ÜSTÜNDE KUŞBAŞI YAHNİ YAPILIR. SOĞANSIZ TAVSİYE EDİLMEZ.

BEĞENDİLİ KALP

TÜRK MUTFAĞININ VAZGEÇİLMEZİ OLAN BU TARİFİMİZDE, MANGAL GİBİ BİR YÜREK BULUNUR, İYİCE DÖVÜLÜR VE KIYMA MAKİNESİNDEN GEÇİRİLEREK İÇİNE YUMUŞATICI NİYETİNE YUMURTA KIRILIR, ELDE EDİLEN KARIŞIM KUYU TANDIRDA OLGUNLAŞTIRILIP, LAVAŞ EKMEĞİ VE GAVUR EZİYETİYLE PARDON GAVURDAĞI SALATASIYLA SUNULUR.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Tozlu çukurlu yollarda

Burada gerçekten paylaşıyorum hayatımın görseli gösterilebilir kısımlarını. Amaç karşılıklı paylaşım değil, parçalarımı paylaşın, tek istisna paylaşmak isteyen olursa..

Elbette evime binbir parçaya bölünmüş olarak döndüğüm hayal kırıklıkları oldu. M olarak, f olarak, s olarak, i olarak, r olarak, ve yine parçalarımı birleştirdim, diktim, yamadık, elektrodiyaliz yaptım, ve ucube dahi olsa bir mustafa olarak karşınızda zuhur eyledim. Ama siz bana korkuluk deyin. Sıfata benziyor ama isim tamlaması. Iraktan dönen asker, denizden toplananlar, canavarın midesinler çıkanlar, bazen de elektrik süpürgesinin toz torbasından. Çıktım, geldim.

Mesela esra vardı yalıköylü, uğruna yaşamımı 2 sene mühürlere sardığım. Birgün bana dediki, kız arkadaşımla alışverişe çıkmak senden daha önemli... Bu söz üzerine üzerini bulutlarla kapladım esranın. Ama bir prensip edindim bu yaşanandan: Asla kıyas yapması için kimseyi zorlamayacaksın. Ben mi o mu demeyeceksin. Ve birde yan etki, ben kimseyle kıyasa tutulacak adam değilimmiş.

Uzun bir kız vardı, upuzun zamanlar önce, kendisiyle kedi köpek geçiniyorduk, her doğum anımda o vardı, en çok ihtiyacım olan hiçbir zaman yoktu. Neyse. Bu kızı bulutlara sarmam ise şöyle gerçekleşti: Kendisinin ruh emen bi yapıya sahip olduğunu bildiğim gerçeğini kendime ikna etmek. İkna olunca bu uzun yolun sonu görünmediği anlaşıldı. Yolun sonu bulutlara çıkar.

Gerek meslek hayatı gerek müşteriler, gerek diğer arkadaşlıklar, hepsi tozlu dumanlı yollardı vede birgün mutlaka çukurlarına düştüm. Gerek top müdürler, gerek top patronlar, gerek top iş arkadaşları, gerek devlet ve diğer şüreka ile onları bulan hançerlemeler yaşadım, hep ben hançerlendim, ama akan kanın hesabı bir kelimeye bakıyor, Allahın soracağı

-RAZIMISIN? kelimesine..

1 Ekim 2010 Cuma

Taşanlar

Kendimi hüzün trenlerine kapılmış biletsiz yolculara benzetiyorum. Destinasyon olarak bulutlar gözüküyor. Yağmurlarıyla toprağa ineceğim.

Kendimi sonbahar rüzgarlarına binmiş cücelere benzetiyorum. Kime veya neye göre kısa olduğumu bilmiyorum. Sadece benden daha küçük canlılar varmıdır merakıyla.

Mustafa'yı asla dost olamayacağı kadınlarla aynı gemide görüyorum. Bu geminin kaptanı olmak nöbetlerindeyim. Ama bir sabah vakti taşa bağlanıp çok sevdiğim denizlerin derin mavisine bırakılacağımı bilerek...